Kahramanmaraş’ta eşini ve kızlarını perişan eden depremden kurtarılan oğlunda teselli buldu.
Kahramanmaraş’ta 6 Şubat’ta meydana gelen depremin merkez üssündeki TCDD Pazarcık Tren Garı lojmanında ailesiyle birlikte enkaz altında kalan sevimli işletmeci Ahmet Turan Akbaş, hayatını kaybettiği facianın acısını atlatmaya çalışıyor. eşi ve iki kızı, oğluna kavuşmanın buruk sevinciyle.
Oğlu ve kendisi kurtarıldı, eşini ve 2 kızını kaybetti
7.7 büyüklüğündeki depremde ailesiyle birlikte lojmanda mahsur kalan 49 yaşındaki operatör Akbaş, ilk gün enkazdan kurtarılırken 44 yaşındaki eşi 12 yaşındaki Selma’yı kaybetti. kızı Ecrin Kevser ve 17 yaşındaki kızı Rabia Akbaş.
Birkaç saat önce kurtarılan 19 yaşındaki oğlu Yusuf Emir’in varlığıyla hayata tutunmaya çalışan Akbaş, hâlâ istasyondaki vagonlardan birinde kalıyor.
“Çalmasını bekliyordum”
Akbaş, 6 Şubat gecesi zaman zaman meydana gelen hafif sarsıntılarla ilgili, “sallanacak”Bana beklediğini söyledi.
Sarsıntının şiddetinin giderek artmaya başladığını belirten Akbaş, şöyle konuştu:
“Belki çocuklara yetişebilirim. Doğruldum. Hanım kalkıp gitti. Deprem şiddetlenmeye başladı. Yataktan fırladım yanına düştüm, üzerime dolap düştü. Bina üzerimize yıkıldı. . Gerisini hatırlamıyorum.”
söz konusu.
“Dünyanın en güzel sesi gibi geliyor”
Akbaş, depremin şiddeti nedeniyle kimsenin imdadına yetişebileceğini düşünmediğini kaydetti.
Akbaş, Pazarcık’ın yıkıldığını tahmin ettiğini belirtti.
‘Bu 2 katlı bina bu şekilde yıkıldıysa yüksek binalar aklıma gelmiyor, hepsi yıkıldı, kimse gelmez’ diye düşünüyordum.
dedi.
Bir süre sonra dışarıdan sesler duyduğunu söyleyen Akbaş, şöyle devam etti:
“İçerde kimse var mı diye bağırıyorlar. İnanın o ses o kadar yüksek ki dünyanın en hoş sesi gibi geldi. Bağırdım, seslendim, kimse duymadı. Diğer ayağım serbestti. .. Duvara vurdum, çıt diye bir ses çıkardım, en üsttekilerden biri ‘buraya, tıkırtı’ dedi. “Ayağımla sürekli vuruyordum, muhtemelen tık sesini duyduklarından. O esnada titreme oldu, herkes kaçıp tekrar geldi. 2-3 kez ileri geri gittiler, en son bir arkadaş geldi. Beni tanıyan jandarmadan, ‘Ahmet abi tanıyorum.’ ‘Allah bana ne verdiyse, burayı delip geçeceğim’ dedi. Dediğini duydum. Çok şükür beni kurtardılar.”
“Geldim, ortamı gördüm”
Enkazdan çıkarıldıktan sonra ilk aklına gelenin eşi ve çocukları olduğunu söyleyen Akbaş, kaldırıldığı hastanede onlardan haber beklediğini söyledi.
Duymadan hastanede beklemenin kendisi için zor olduğunu vurgulayan Akbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dayanamadım, ikinci sarsıntıdan sonra ‘Beklememin anlamı yok, beni istasyona götürün’ dedim. Geldim çevreyi gördüm. Mümkün değil, yatacak yer yok. Girin. Kova olsa muhtemelen kurtarırdık, olmadı. Bir gün geçti dayanamadım, kendim girdim, çatıyı kırdım.”
Memleketi Malatya’da toprağa verildi.
Harap durumdaki istasyonun önünden geçmek istemediğini vurgulayan Akbaş, şunları söyledi:
“Ama benim yaşamam lazım. Yaşadıklarımı tekrar yaşıyorum. Kızlarımın çıktığı anları hatırlıyorum. Allah kimsenin başına gelmesin. Ben de ölseydim keşke. Demek ki daha yiyecek ekmeğimiz var. … oğlumla kaldım. Allah bizi affetti.”
ifadesini kullandı.
6 ay önce karısına böbreğini verdi
Eşi Selma Akbaş’ın böbrek hastası olduğuna değinen Akbaş, şunları söyledi:
“Diyalize girecekti. Böbreğim onunla yüzde yüz uyumluydu. Bu Allah’ın işi. Ben yaptım. 6 ay önce ikimiz de ameliyat olduk. O da ilaçlarla uyumluydu. Bana ellerini gösterdi ve dedi ki. , ‘Bak, ellerimde kan var.’ diyordu.”
söz konusu.
Malatya’ya ailesinin yanına gitmeyi düşündüğünü ancak beyin sarsıntısından kendilerinin de etkilendiğini anlatan Akbaş, sözlerini şöyle tamamladı:
“Onları yanıma almayı düşünüyorum. En azından annem yanımızda. Bir kap bulup yerleşmek istiyorum. Burası uzun süre yaşamaya uygun değil. Tuvalet, banyo sorun, sadece yemek yemek ve uyumak için. Hayat yemek yemek ve uyumaktan ibaret değil.”